- İki Popovksi ve bir buçuk Shakespeare
- Hayal-i Temsil – İBBŞT için hayallere eşdeğer bir başyapıt!
- Tiyatro ödülleri üzerine...
- İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz
- “Her Yıl Kuşlar Geri Gelir” - ancak niye..?!
- Sezonun “tapon”larından bir demet…
- PİP UTTON’IN OYUN KARAKTERİ BİZE HİÇ YABANCI DEĞİL YAHU!: “ADOLF”
- “ÜCRET ARTIŞI TALEBİNDE BULUNMAK İÇİN SERVİS ŞEFİNE YANAŞMA SANATI VE BİÇİMİ”
- KERBELA YA DA SAHNEYE BIRAKILAN RENKLER (2)
- METNİN ANLAM YA DA ANLAMLARININ DİBİ: "KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR"
- ÖZYAĞCILAR VE LÂÇİN KÜRKÇÜ DÜKKÂNINDA: "HOŞ GELDİN BOYACI"
- AYŞE EMEL MESCİ'NİN İŞİ HESAPLAŞMAK: "HAMLET MAKİNESİ"
- ÇOLPAN İLHAN & SADRİ ALIŞIK'IN RUHLARINA DEĞSİN: "GUGUK KUŞU"
- EMANET ZARFIN İÇİNDEKİ GİZ: "BAKARSIN BULUTLAR GİDER…"
- ADALETTE KÂR YOK: "5. FRANK"
- TİYATROADAM’DAN ÇARPICI BENZETMELER / ANIMSATMALAR
- Sıraselviler/Cihangir ekseninde bir "Cadı Kazanı"
- "Combo"dan "Big Band"e...
- İNSANIN İÇİNDEKİ KUMU YIKAMASI: “TATMİNKÂR ÖDÜL”
- ESKİŞEHİR’DEN MESLEK BÜYÜKLERİNE KOCAMAN SELAM: “LÜKÜS HAYAT”
- TANRI, ESKİŞEHİR’DE SAHNEYE İNİYOR: “JEANNE D’ARC’IN ÖTEKİ ÖLÜMÜ”
- SAVAŞ BAŞAR İÇİN OĞLUNDAN SAYGI DURUŞU: “ÖYKÜLERDEN OYUNLAR”
- “DÖRT” KIZ KARDEŞ
- BOYUN EĞME, DUYGUSALLIK, KABA GÜÇ: “ÖRÜMCEK KADININ ÖPÜCÜĞÜ”
- TİYATRO OYUN KUTUSU’NDAN ILIMLI BİR ‘IN-YER-FACE’ ÖRNEĞİ: “O YÜZ”
ÇOK KATMANLI BİR AİLE DRAMI: “LİMONATA”
Yeni estetik yöntem ve teknikler deneyerek, değişik ifade yolları araştıran alternatif tiyatro gruplarının başını çeken Tiyatro sıfırnoktaiki, 2011-2012 sezonunda sahneye koyduğu "Limonata" başlıklı oyunuyla da oyuncunun yaratıcılığını irdeleyen dinamik tiyatro anlayışını sürdürdü, izleyicisine yeni bir soluk aldırdı, tekdüzeliğe başkaldırdı.
masaya yatırılan aile kavramı
"Limonata"nın yazarı Sami Berat Marçalı, oyunda aile kavramını masaya yüzükoyun yatırmış. Yatırdıktan sonra, basit bir aile öyküsünü hesaplaşmaya dönüştürmüş; bu dönüştürme sırasında evrendeki en anlamsız "hizmet" olan askerliğe, vicdani retçiliğe, şiddete, popüler kültüre ve cinsel tercihlere değinmeden de geçmemiş. Sevdiği kadın için karısını ve üç çocuğunu terk edip gitmiş baba, çocuklarının tüm sorumluluğunu üstlenmiş demans hastası acılı anne Özlem ve bu taşlı çakıllı ortamda el yordamıyla yol bulmaya çalışan, bireyselliklerini öne çıkarmak için uğraş veren, mutlu günleri sadece aile fotoğraflarında kalmış biri kız üç kardeş.
yazar-yönetmen işbirliği örneği
Sami Berat Marçalı ve (kısıtlı olanakları olan ikinci kat adını taşıyan salonda) oyunu sahneye taşıyan Murat Mahmutyazıcıoğlu, belli ki birlikte çalışmışlar. Alışageldiği gibi "al metni", "aldım metni, haydi şimdi sahne metnini hazırlayayım" yöntemini dehleyip, yazılı metni sahne deneyleriyle ortaya çıkaran bir "oyun metni" oluşturmuşlar. Yanlarına da sorumluluğu paylaşabilecek yetenekteki Iraz Yöntem'i katmışlar.
şimdiki zamana ve şimdinin mekânına yayılan olay örgüsü
Sami Berat Marçalı evrensel bir dil hedeflemiş, hedeflediği tiyatro dilindeki sözcükleri cımbızla seçerek gayet ekonomik bir biçimde kullanmış. Söz ötesi alt metin Mahmutyazıcıoğlu-Marçalı işbirliğiyle ortaya çıkmış. Şimdiki zamana ve şimdinin mekânına yayılan olay örgüsü, yazar-yönetmen işbirliğinde izleyici bilincinin sürekliliğini hedef almış, böylelikle bir yandan seyircinin algılama bilincinin açık tutulması, diğer taraftan da anlatılan olayı seyircinin psişik açıdan özümsemesi sağlanmış. Oyuncuların, yani Sunucu'nun, Ege'nin, Melih'in, Özlem Hanım'ın, Müge Dağlı'nın, Koray'ın duygu ve düşünceleri "rol kesmeden" aktarılan öğeler olarak kullanılmış.
durağanlık oyuncu yönetiminden mi nereden geliyor
Sami Berat Marçalı'nın metninde aksiyon hantallığı yok, ama oyun içinde (bazı tablolarda) nedenini saptayamadığım gereksiz bir durağanlık var. Bu durağanlık, üzgünüm, ama "oyun, ilerleme güçlüğü taşıyor" izlenimini de beraberinde getiriyor. Oysa serim bölümü hiç uzun değil, karakterlerde boyutsuzluk bulunmuyor. Marçalı'nın söze dayandırdığı koyu "edebiyatçı" bir yaklaşım da yok. Canlandırma performansı, oyunun aksiyon hızı da mükemmel. "Limonata"nın genel anlamda düzen anlayışından, plandan yoksun sahnelenmediği de ayan beyan belli.
Eee... O halde, durağanlık nereden kaynaklanıyor?
Durağanlık, (pek de gerekli olmayan) kusma tablosundan sonra neden iyice yayılıyor?
Ben "müsebbibini" bulamadım.
oyunculuklara sözüm yok
Diğer taraftan, oyunculuk başarı oranı dorukta... Yaşadıklarını unutmak istercesine aklı bir gidip bir gelen Anne'de Deniz Türkali, Özlem Hanım'ın içsel, ruhsal imgelerini tümüyle anlamış olmanın rahatlığı içinde. Banu Çiçek Barutçugil, Müge'nin tutkularının nasıl, nerede, ne biçimde ürediğini yeteneğiyle, bireysel malzemeleriyle süsleyerek aktarıyor. Aileyi toparlamak için çırpınan, ama başaramayan, başaramamanın ezikliğini yaşayan, içindeki öfkeyi yazdığı kitaplara yansıtan Müge'ye pek güzel can veriyor. Güneydoğu'da 30 yıldır sonlandırılamayan iç savaşta bacaklarını kaybetmiş, tekerlekli sandalye tutsağı Ege'de Tevfik Şahin, oyuncunun çekirdek ya da gizemli "ben" olarak tanımladığı en içlerdeki derinliklere, derece derece, mükemmel bir performansla ulaşıyor.
barış gönenen özel olarak övülmeli
Sevdiği kızın peşinden Paris'e gitmiş olan, döndüğünde hiçbir şeyin aynı kalmadığının ayırtına varan küçük oğul Melih'te Sezgi Mengi canlı fiziksel ve psikolojik yönelimlerden oluşan bir skor oluşturmuş. Ege'nin erkek arkadaşı olup, değişik kimliklere bürünerek Özlem Hanım ile iletişim kuran Koray'da Barış Gönenen, "üstün yönelim" dâhilinde eşcinsel Koray'ın abartılmadan nasıl biçimleneceğinin başarılı örneğini veriyor. Gönenen'in köpüksüz "üstün yönelimi", oyunun bütün ikincil yönelimlerinin anlamını, içsel duygusunu içermekte.
Sözün özünü isterseniz, deyivereyim: "Limonata" konusu ve yaratıcı kadrosuyla, bu sezon izlenmesi gereken oyunlar arasında kendisine ciddi bir yer edinmekte.
Üstün Akmen